‘İşçi Barbie’yiz biz’
‘1 Mayıs’a giderken gıda işçisi kadınların talepleri, istekleri çok net duruyor önümüzde: Gelecek istiyorlar. Güvenceli gelecek, insanca yaşam, çalışma koşulları ve ücretler.’

Fotoğraf: DHA
Eylem Sancak
Bursa – Çalışanların çoğunluğu kadınlardan oluşan bir gıda fabrikasındayız. Kimi üniversite mezunu, kimi çocuğunu üniversiteye göndermiş; kimi esnaf, pandemide batmış fabrikaya dönüş yapmış, kimi ise yılların emekçisi, adeta fabrikanın demirbaşı olmuş. Hayatlar farklı, ama dert ortak: geçim.Zorunlu mesailer neredeyse gündelik bir rutin halini almış. Kadınlar, başka bir şey yapacak vakitleri kalmasa da fazla mesaiye kaldıklarında buruk bir sevinçle gülümsüyor. Çünkü “Üç beş kuruş fazladan geçiyor” ellerine. Gerçi o da çoğu zaman vergiye gidiyor ama olsun. Borçlar azalmıyor, geçim sıkıntısı ise hep enselerinde.
‘Çocuklu kadınlar hep poşetle gezer’
Gece mesaisinden çıkıp sabah vakti çocuğunu okula bırakmaya çalışan kadınlar var burada. Eve gidip birkaç saat uyuduktan sonra ocağa, tencereye bakan sonra yeniden fabrika yoluna düşenler... Yemek molasında kendi payını yemeyip poşete koyanlar... Çocuklarına kahvaltı götürüyorlar. “Çocuğunuz olunca anlarsınız” diyor biri: “Çocuklu kadınlar hep poşetle gezer.” Kadınların çoğu çocukları için çalışıyor burada. Göremeseler de, vakit geçiremeseler de, “Olsun” diyorlar, “Onlar için çalışıyorum.”
Maaş günü geldiğinde, konuşmalar hep birbirine benzer. “Şu kadar ay daha çalışırsam borçlarımı bitiriyorum” diyor biri. Diğeri bant başında kahkahalar arasında söze giriyor: “Çocuklarım için çalışıyorum gece gündüz ama okusalar bile gelecekleri yok artık. Ellerinden aldılar.” Yanındaki kadın ekliyor hemen: “Eskiden bu kadar zor değildi. Tek maaşla geçinirdik. Şimdi gece gündüz çalışıyoruz, yine yetmiyor. “Kadınlardan biri, “Asgari ücret biraz daha yüksek olsa keşke...” derken diğeri ise “Zaten mesailer olmasa bu ücretlerle geçinemeyiz,” diyor.
Sohbet fazla uzamıyor, çünkü konuşunca bandın hızına yetişilmiyor. Sonra hep birlikte susuyoruz. Sadece makinelerin sesi, sadece ellerin hareketi kalıyor. Ama akıllarda hep aynı soru: “Bunca emeğe bu ücretler reva mı?”
Yaşadıklarımız kader değil
Bir başka gün, genç bir kadınla yan yanayız. Saat ilerledikçe bel, boyun ağrılarımız artıyor. Sohbetle unutmaya çalışıyoruz. “Umutsuzum” diyor birden. “Başkaları umut etsin, ben değil...” Sonra gülerek ekliyor: “Ama görürsün kız, bu fabrikadan sonra kesin milyoner olacağım!”Zaman geçsin diye şarkı söylemeye başlıyor. Önce Yıldız Tilbe’den “Dayan Yüreğim” Çıkışa beş dakika kala da Barbie şarkısına geçiyor ve gülerek kendisini gösteriyor: “İşçi Barbie’yiz biz!”
Çoğu zaman zar zor konuşuyoruz kadınlarla gündeme dair. Hem vakit az, hem de kadınlar çok tedirgin. Ama güven ilişkisi geliştikçe yavaş yavaş açılıyorlar. Önce gündelik hayatın ağırlığından bahsediyorlar. Sonra, bazen bir cümleyle de olsa kırılıyor o suskunluk. Bir keresinde bir kadın, iktidarı eleştirdi konuşurken, hemen ardından toparladı, “Ben hiçbir partiye oy vermem, tarafım yok” diyerek konuyu kapattı. Fabrikada korku büyüyor, ama kadınlar arasındaki güven duygusu da... Belki de oluşmaya başlayan bu güven, bütün korkuları, kaygıları kırıp yerine umudu ve mücadeleyi getirecek.
1 Mayıs’a giderken gıda işçisi kadınların talepleri, istekleri çok net duruyor önümüzde: Gelecek istiyorlar. Güvenceli gelecek, insani yaşam ve çalışma koşulları ve ücretler. Belki açık açık söylemeye çekiniyorlar ama ağızlarından dökülen geçim sıkıntısı cümlelerinden anlıyoruz kadınların nasıl bir gelecek istediklerini.
Bu ülkede bir kadının çocuğuna kahvaltı götürmek için kendi yemeğini poşete koyması kader değil. Geçinememek, borçla yaşamak, geleceğinden kaygı duymak kader değil. Bu düzen, emeğimizi sömürdüğü gibi umutlarımızı da törpülüyor. Ama biz varız. Bant başında şarkı söyleyen işçi Barbieler, geleceği için direnen, sabahı görmeden geceye hazırlanan kadınlar var. Var olmaya devam edecekler.
Belki bu 1 Mayıs’ta fabrikalar çalışmaya devam edecek. Ama sesimizi büyütmekten vazgeçmeyeceğiz. Çünkü susarak değil, konuşarak değişecek her şey. Biz kadınlar, hem ekmeği hem de gülü istiyoruz. Ve bu kez, gerçekten hep birlikte istiyoruz.
Evrensel'i Takip Et